Mirasçılıktan Çıkarılmanın Mirasbırakanın Tasarruf Oranına Etkisi

Mirasçılıktan Çıkarılmanın Mirasbırakanın Tasarruf Oranına Etkisi

Mirasçılıktan Çıkarılmanın Mirasbırakanın Tasarruf Oranına Etkisi hakkında hesaplama yaparken önce çıkarılan mirasçı göz önünde bulundurulur. Sonra onun saklı payı miras bırakanın tasarruf oranına eklenir.

Mirasçılıktan Çıkarılmanın Mirasbırakanın Tasarruf Oranına Etkisi
Mirasçılıktan çıkarılmanın sonuçları

T.M.K. Madde 511- Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.

Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.

Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.

Tasarruf oranını hesaplarken mirsaçılıktan çıkarılan kişi hiç çıkarılmamış gibi davranılır. Ondan sonra çıkarılanın saklı payı (artık mirasçı olamayacağı, saklı payını da alamayacağı için) mirasbırakanın tasarruf oranına eklenir.

Örneğin mirasbırakanın iki çocuğu olsun (A ve B). A mirasçılıktan çıkarılmış olsun. A hiç çıkarılmamış gibi hesaplanır. A’nın miras payı ½, saklı payı ¼. B’nin de saklı payı ¼. Bu durumda mirasbırakanın tasarruf oranı 2/4 olacaktı fakat buna A’nın saklı payı da eklenir. Mirasbırakanın 2/4   +  1/4 = 3/4 tasarruf oranı olacak.

Mirasbırakan çıkardığı kişinin saklı payı üzerinde serbestçe tasarruf edebilir. Bunun istisnası vardır. (bkz: MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA ) Çıkarılan mirasçının, miras bırakana göre saklı paylı mirasçı olan bir altsoyunun olmasıdır. Örneğin yukarıdaki örneğe göre A’nın bir tane altsoyu C olsaydı, A’nın saklı payı mirasbırakanın tasarruf oranına eklenemezdi. Çünkü C, mirasbırakanın da saklı paylı mirasçısıdır.

Mirasçılar anne (A) ve baba (B). Mirasbırakan A’yı çıkarmış olsun. Çıkarma olmamış gibi hesaplanır. A’nın da B’nin de saklı payı 1/8. Tasarruf oranı 8/8  –  2/8= 6/8 buna bir de A’nın saklı payı eklenir. Mirasbırakanın 6/8  +  1/8  = 7/8 tasarruf oranı olacaktır.

Radden farklı olarak diğer mirasçıların miras paylarında değişiklik olmaz. Redde 2 tane çocuk varsa biri reddettiyse bütün miras diğer çocuğa kalır. Mirasçılıktan çıkarılmanın temel mantığı ise, mirasbırakan çıkardığı mirasçının saklı payı üzerinde serbestçe tasarruf edebilir ama hiçbir tasarruf yapmadıysa diğer çocuğa yine tüm mirasının kalmasıdır. Kanun mirasbırakana tasarruf yapma olanağı tanıyor. Tasarruf edip etmemek mirasbırakana kalmıştır.

Mirasçılıktan Çıkarılmanın Mirasbırakanın Tasarruf Oranına Nasıl Etki Edeceğine İlişkin Yargıtay Kararı

Türk Medeni Kanununun “mirasçılıktan çıkarma” başlıklı kısmının 510. maddesinde”1.Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse” mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir.
511. maddesinde ise “Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.
Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.
Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Aynı yasanın 512. maddesinde ise “Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin muris tarafından yapılan ölüme bağlı tasarrufun varlığı halinde mirastan çıkarılanın veya diğer mirasçıların mirasçılık belgesi istemelerine yasal bir engel bulunmamaktadır. Mirasçılıktan çıkarılmaya itiraz etme hakkı mirastan çıkarılana ait olup, mirasçılıktan çıkarılmanın sebebini ispat yükü bundan yararlanan mirasçı veya vasiyet alacaklısına düşer ve bu davanın çıkarmadan yararlanan tüm mirasçılara yöneltilmesi gerekir. Davacıların bu durumun belirlenmesine yönelik tespit davası açmalarında hukuki yarar bulunmamaktadır. Mahkemece, açıklanan bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
(Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/17806 E.,  2020/7300 K.)

Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur. (TMK m. 512) Bu halde mirasçının hissesi saklı payına indirilir. Mirasçılıktan çıkarmanın iptali kademelidir. Öncelikle mirasbırakanın apaçık yanılıp yanılmadığı araştırılır. Eğer bu hal yoksa davalı mirasçılıktan çıkarma sebebini ispat edememişse davacının alacağının belirlenmesi için davaya tenkis davası gibi devam edilmesi gerekir.
Mirasçılıktan çıkarmayı gerektiren haller, Türk Medeni Kanununun 510. maddesinde iki bent halinde gösterilmiştir. Buna göre, mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse ya da mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse, mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir.
Muris, evlatlıkları olan davacıların hastalığında ve sağlığında kendisini arayıp sormadıklarını, hiç bir geliri olmadığı halde kendisine maddi destek sağlamadıklarını, …’ın kendisinden para ve mallarının devrini istediği, kabul etmemesi nedeniyle tartaklayarak ve hakaretlerde bulunarak evden kovduğu, evden kovulduktan sonra diğer evlatlığı …’in evine gittiğini, evlatlığının eşinin de “gebermedin gitti, ölde kurtulalım senden koca karı, mallarını bize vermessen sana kimse bakmayacak” diyerek evinden kovduğunu belirterek bu davranışlarını mirascılıktan çıkarma sebebi olarak göstermiştir.
Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre, beyanları hükme esas alınan tanıkların mirasçılıktan çıkarmadan faydalanan davalı …’ın kayınvalidesi ve kayınpederi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bir kısım tanıkların muristen duyduklarını anlatması davacıların mirasçılıktan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği anlamına gelmez. Tanıklardan …, … ve … murisin hasta olduğu dönemde murise baktıklarını ve ücretlerini davacılardan aldıklarını beyan etmişler, yine tanıklar …, …, …, … davacıların murise kötü davranışlarına şahit olmadıklarını, hastalığının son dönemlerinde davacı …ın murisi kemoterapiye götürdüğünü beyan etmişlerdir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Ancak, dinlenen tanık beyanlarına göre mirasçılıktan çıkarılma sebebi davalı tarafından kanıtlanamamıştır. Bu açıklamalar karşısında davacının murisine karşı tutumunun, aile hukukundan doğan yükümlülüğün önemli ölçüde ihlali olarak kabulüne olanak yoktur.
Buna göre mahkemece vasiyetnamenin tasarruf nisabı oranınca geçerli olacağı dikkate alınıp, tenkis hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi  2015/2911 E.,  2015/2239 K.)


kategori

yazar:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir