
Tahliye Taahhütnamesi Yazılı Olmalıdır.
Adi yazılı şekilde olabileceği gibi ispat bakımından noterde düzenleme ve onaylama biçiminde de yapılabilir. Tahliye taahhüdünün el ile yazılmasına gerek yoktur sadece kiracının imzası el ile atılmış olmalıdır. Kiralayanın imza atması şart değildir. (T.B.K. m. 15- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur.)Türk Borçlar Kanunu’nda yazılı olarak yapılacağı belirtildiğinde sözlü tahliye taahhüdü ile kiracının tahliyesi istenemez. (T.B.K. m. 352- Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde….)
Yazılı şekil şartı bizzat kiracı veya kiracılara tarafından yerine getirilmelidir. Kiracının eşinin, çocuklarının, akrabalarının vs. boşaltma taahhütleri geçerli değildir.
Davacı, 1.9.2012 tanzim ve 15.11.2012 tahliye tarihli adi yazılı tahliye taahhüdüne dayanmış,davalı tarafça imza inkarında bulunulması üzerine yapılan bilirkişi incelemesi sonucu kira sözleşmesi altındaki imzanın davalı eli ürünü olmadığı,taahhüt altındaki P..C… ve imzasının davalı eli ürünü olduğu,diğer yazı ve rakamların davalı eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.Tahliye taahhüdü altındaki imzanın davalıya ait olduğu anlaşıldığına göre taahhütteki tanzim ve tahliye tarihlerinin sonradan davalı rızası hilafında doldurulduğu davalı tarafça yazılı bir belge (kesin delil) ile kanıtlanması gerekmektedir. Davalı, taahhütteki tanzim ve tahliye tarihlerinin sonradan davalı rızası hilafında doldurulduğuna ilişkin yazılı belge sunamamıştır. Bu durumda tahliye taahhüdü geçerlidir ve tarafları bağlar. Her ne kadar mahkemece yapılan imza incelemesi sonucu davacı tarafça davada dayanılan kira sözleşmesi altındaki imzanın davalı eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ise de tahliye taahhüdü incelendiğinde “kiracısı olduğum….” ibaresi ile başlayan bir ifade ile davalının kiracı olduğu belirtilmiş kiralananın 15.11.2012 tarihinde tahliye edileceği kararlaştırılmıştır. Bu durumda davalının taşınmazda kiracı olduğunun kabulü gerekir. Buna göre davacı tarafça 1.9.2012 tanzim tarihli tahliye taahhüdüne dayalı icra takibi başlatılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/13547 E., 2014/5798 K.)

Tahliye Taahhüdü Kiralanan, Kiracıya Teslim Edildikten Sonra Düzenlenmiş Olmalıdır.
Kira sözleşmesi kurulduğu sırada veya kiralanan kiracıya teslim edilmeden önce kiracıdan tahliye taahhütnamesi alınmakta ve tahliye taahhütnamesinin tarihi boş bırakılmaktadır. Tarih daha sonra kiraya veren tarafında doldurulmaktadır. Bu şekilde yapılan taahhütler geçersizdir. Fakat kiracı, tahliye taahhütnamesinin kiralananın tesliminden önce tahliye tarihi boş bırakılıp imzalanarak kiraya verene teslim edildiğini kendi ispatlamalıdır. Ayrıca dikkat edilmelidir ki teslim almak demek mutlaka kiracının taşınması demek değildir. Anahtarı almış ve dilediği zaman taşınma ihtimaline sahip olunması yeterlidir. Yani sözleşmenin imzalandığı gün taşınmazın teslim alındığı gündür şeklinde bir şart yoktur.
Türk Borçlar Kanunu Madde 352- Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.
TBK’nun 352/1.maddesi hükmüne göre; kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği halde boşaltmamışsa, kiraya veren kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir. Kira sözleşmesi 10.05.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli olup davalı; 15.08.2012 tarihinde düzenlenen taahhütname ile kiralananı 20.09.2012 tarihinde tahliye etmeyi taahhüt etmiştir. Kural olarak kira ilişkisi kurulduktan sonra alınan taahhütnamenin kiracının serbest iradesi ürünü olduğu kabul edilmelidir. Somut olayda tahliye taahhütnamesi 15.08.2012 tarihinde düzenlenmiş olup düzenleme tarihi itibariyle kiracılık ilişkisi mevcuttur. Sözleşme süresi sona ermeden kiralananın tahliye edileceği yönünde taahhütname düzenlenmesinde hukuksal ve mantıksal bir engel olmadığı gibi, böyle bir taahhütnamenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu da ileri sürülemez. Davalı tahliye tarihinin belgeye sonradan yazıldığını ve gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını aynı ispat gücüne haiz başka bir belge ile kanıtlamak durumunda olup davalı bu yönde bir delil sunmamıştır. Mahkemece belirtilen bu yönler nazara alınmaksızın ve davalının imza itirazı incelenmeksizin hukuksal dayanağı olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/11078 E., 2014/3241 K.)

Tahliye Taahhüdü kiracı veya yetkili temsilci tarafından verilmiş olmalıdır.
Davacı vekili davalı şirketin 15.09.2004 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, tahliye taahhüdü verdiği halde kiralananı tahliye etmediğinden aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının takibe itirazının haksız olup Borçlar Kanununun 449 ve 450. maddeleri uyarınca taahhütnamenin şirketi bağlayacağından itirazın iptali ile kiralananın tahliyesini istemiştir. Mahkemece; tahliye taahhüdünü imzalayan …..’in taahhütnamenin imza tarihinde yasal temsilci olmadığı, davalıya vekaleten imza attığı kanıtlanamadığı gibi sözleşme için icazet verilmesinin, taahhütname içinde icazet verildiğini göstermediğinden davanın reddine karar verilmiş ve karar Dairemizce onanmış ise de bu defaki yapılan incelemeden; 15.09.2004 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli kira sözleşmesi ile davada dayanılan 01.12.2005 tanzim, 15.09.2007 tahliye tarihli taahhütnamenin …… tarafından imzalandığı uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesini şirket adına kiracı olarak imzalayan …….. tarafından verilen tahliye taahhüdü şirketi bağlar. Davalı şirket taahhütnamenin iptali için bir dava da açmadığından mahkemece davanın kabulü yerine yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. (Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2010/3276 E., 2010/5243 K.)

Tahliye taahhüdü kiracının kiralananı belirli bir tarihte boşaltacağına İlişkin bir İrade beyanı İçermelidir
Tahliye taahhüdü nedeniyle tahliye davaları 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’un (6570 sayılı Kanun) 7. maddenin 1. fıkrasının (a) bendinde düzenlenmekte iken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 352. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre: “Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.” Görüldüğü üzere TBK’nın 352/1. maddesinde “boşaltmayı yazılı olarak üstlenme” kavramına yer verilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/975 E., 2021/1108 K.)
Davalının Noter’de düzenlenen tahliye taahhütnamesinde “halen kiracısı olarak kullanmakta olduğum 01 Ocak 2012 başlangıç tarihi yazılı kira kontratıma isnatla yukarıda adresteki taşınmazı hiçbir ihtar ve ihbara gerek kalmadan kayıtsız, şartsız ve gayrikabili rücu olarak … yukarıda belirtilen tarihte tahliye edeceğimi….” şeklinde beyanda bulunarak dava konusu taşınmazı 31.12.2012 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt etmiş olmasına göre davalının tahliyesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. (Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2013/12792 E., 2013/13798 K.)

Kiracı Evli Ve Kiralanan Taşınmaz Aile Konutu Olarak Kullanılıyorsa Diğer Eşin Açık Rızası Alınmalıdır.
Bu hükümler göstermektedir ki, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekecektir. Öyleyse, mahkemece öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve takip ve tahliyeye konu taşınmazın kaydı üzerinde şikayetçi eşin talebi üzerine “aile konutu” olduğuna ilişkin şerh verilip verilmediği, şikayetçinin bu yerin “aile konutu” olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı, araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/12-652 E., 2005/583 K.)

Tahliye taahhüdü yalnızca konut ve çatılı İşyerleri İçin verilir. Konut ve çatılı İşyerleri dışındaki taşınmazlar İçin Tahliye Taahhüdünde Bulunulamaz.
Tahliye taahhüdü yalnızca konut ve çatılı işyerleri kira sözleşmesine konu yerler için verilir. Konut ve çatılı işyerleri kira sözleşmesine konu yerler dışındaki taşınmazlar hakkında tahliye taahhüdünde bulunulamaz (Ceran, Mithat: Kira Sözleşmesi ve Tahliye Davaları, Ankara 2019, s. 1002). (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/975 E., 2021/1108 K.)
Kiralanan taşınmaz etrafı tel örgü ile çevrili arsa niteliğinde olup, inşaat malzemesi ardiyası olarak kullanılmak üzere kiraya verilmiştir. Bu haliyle kiralananın Türk Borçlar Kanunu’nun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki taşınmazlar hakkında kural olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 352/1 maddesinde tarif edilen tahliye taahhüdüne dayanılarak tahliye istenemez ise de; Türk Borçlar Kanunu’nun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabi taşınmazlar hakkında düzenlenen tahliye taahhüdü kira süresinin sonunu belirleme açısından geçerlidir. Taraflar arasında düzenlenen 01.04.2010 başlangıç tarihli dört yıl süreli kira sözleşmesinin bitim tarihi gözetilerek taahhütte bulunulmuştur. Davacı kiralayan esasen sözleşme bitimine dayanarak da tahliye istemiş olup sözleşmenin 11. maddesinde kararlaştırılan 1 aylık ihbar koşuluna uyulmadığından sözleşme 1 yıl süre ile uzamış sayılır. Bu durumda yapılan takip süresinde bulunmadığından istemin süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru değil ise de, mahkeme kararı redde ilişkin olduğundan bu hususta yeniden yargılama yapılmasında yarar görülmediğinden, sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA (Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2014/8828 E., 2014/10467 K.)

Tahliye Bir Şarta Bağlanmışsa Tahliye taahhüdünün geçerli olması İçin şartın gerçekleşmesi gerekir.
Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 1.1.2006 başlangıç tarihli ve 6 yıl süreli kira sözleşmesi ile, 31.12.2006 tarihli tahliye taahhütnamesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kira parasının 6.667 DM olduğu ve her üç ayda bir ödeneceği kararlaştırılmıştır. Taraflarca düzenlenen 31.12.2006 tarihli tahliye taahhütnamesinde ise 1.1.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin sona erdiği, taşınmazın tahliyesi için, kiracının taşınmazda 1.6.2007 tarihine kadar kira vermeksizin oturacağı, kiracı taşınmazı tahliye ederken kiracının mağduriyetinin önlenmesi için kendisine 50.000.-TL nin kiralayan tarafından ödeneceği, kiracının başka bir şart ileri sürmeksizin 1.6.2007 tarihinde kiralananı tahliye edeceğini kabul ve taahhüt etmiş ve taahhütname taraflarca imza altına alınmıştır. Bu tahliye taahhüdü şarta bağlı bir tahliye taahhüdü olup
BK.149.maddesine göre geçerlidir. Tahliye taahhüdünün geçerli olması için şartın gerçekleşmesi gerekir. Olayımızda tahliye taahhütnamesinin düzenlendiği tarihten tahliye tarihine kadar olan süre için kira alınmayacağı ve davacının ödemesi gereken 50.000.-TL nin ödenmesi kiralananın 1.6.2007 tarihinde tahliye edilmesi şartına bağlanmıştır. (Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2009/10107 E., 2010/439 K.)

Tahliye tarihi Belirtilmiş Olmalıdır.
“02.02.2024”, “sözleşme tarihinden 15 ay sonra”, “2025 yılındaki Cumhuriyet Bayramında” gibi ifadeler geçerlidir.
Somut olayda; taraflar arasında 01.02.2005 tarihli ve 01.05.2012 tarihli kira sözleşmeleri bulunduğu, davalı tarafından sözleşmelerdeki imzanın inkâr edilmediği, 01/05/2012 başlangıç tarihli sözleşmenin 1. maddesinde sözleşmenin, taraflar arasında 01/02/2005 tarihinde yapılmış olan kira sözleşmesinin kira süresinin uzatılması, yeni dönem kira bedelinin belirlenmesi ve değişen şartlara uyarlanması amacıyla yapıldığının belirtildiği, 5. maddesinde “Kira süresi 01.05.2012 tarihinden başlayarak 3+2 yıl olarak kararlaştırılmış olup bu sürenin sonunda kiracı mecuru boşaltarak kiraya verene kayıtsız şartsız teslim edecektir.” şeklinde taahhüdün yer aldığı, davalının 01/02/2005 tarihli kira sözleşmesine göre bu tarihten itibaren kiralanan taşınmazda bulunduğu, söz konusu taahhüdün kira ilişkisi devam ederken verilen tahliye taahhüdü olduğu ancak taahhüdün belli bir tarihi içermediği görülmüştür. Tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi belli (açık) bir şekilde yer almadığından Türk Borçlar Kanununun 352. maddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemez. O halde, ilk derece mahkemesince belirtilen gerekçe ile davanın reddine ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekir… (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2020/1175 E., 2020/2309 K.)
Bir yanıt yazın