UNCLOS Kapsamında Çin Yapay Adaları

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) Kapsamında Güney Çin Denizi’ndeki Çin Yapay Adalarının (Artificial Island) Durumu

Güney Çin Denizi’ndeki bölge anlaşmazlığı sık sık uluslararası arenada tansiyonu arttıran problem olarak gündeme geliyor. Bu anlaşmazlık Çin, Tayvan, Vietnam, Filipinler, Malezya ve Brunei Sultanlığı arasında yaşanmaktadır. Çin, Güney Çin Denizi bölgesinin tamamının kendisine ait olduğunu iddia ederken diğer beş devlet ise bir kısmının kendilerine ait olduğunu iddia ediyor. Dünyadaki ticaret yollarının büyük bir bölümü Güney Çin Denizi’nde bulunmaktadır. Dünyadaki ticaret gemilerinin dörtte biri bu bölgeden geçmektedir. Bu denizde petrol ve doğal gaz rezervleri bulunmakta ayrıca balıkçılık da yapılmaktadır. Bu bölge Çin ve Japonya arasındaki petrol ithalat rotası için de önemlidir.

Son 5 yılda Çin Halk Cumhuriyeti, bu bölgede yapay adalar inşa ederek askeri gücünü arttırmaktadır. Ancak bu yapay adaların hukuki statüsü belirsizliğini korumaktadır. Bunun nedeni Çin, yapay adalar oluşturarak bölgedeki alanın çoğunu talep etmekteyse de sözleşmenin 121. maddesine göre Çin Halk Cumhuriyeti’nin oluşturduğu bu adalar, ada niteliğinde değildir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) 121. maddesinin 3. fıkrası, insanların oturmasına elverişli olmayan veya kendilerine özgü ekonomik bir yaşamı bulunmayan kayalıkların münhasır ekonomik bölgeleri veya kıta sahanlıkları olmayacaktır düzenlemesini içermektedir. Bu nedenle Çin’in bu adalara istinaden münhasır ekonomik bölge talebi de sözleşmeye göre aykırı olacaktır.

Bölgede Paracel ve Spratly olarak adlandırılan takımadalar bulunmaktadır. İki ada grubunda da süreklilik arz eden bir yaşam bulunmamaktadır. Çin, Spratly Adaları’nın yanı sıra Paracels ve Pratas Adaları’ndaki adalar da dahil olmak üzere Güney’deki adaların çoğunluğu üzerinde hak iddia ediyor. Bu yazıda Çin’in, Güney Çin Denizi’ndeki yapay adalarının Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) kapsamındaki durumu incelenecektir.

Fotoğraflar, Pekin’in Güney Çin Denizi’ni askerileştirmesini yeni ayrıntılarla gösteriyor. Filipin gazetesi Johnson South Reef’teki Kurulumların havadan görüntülerini aldığı için Çin, “ada kaleleri” inşa etmekle suçlanıyor. Fotoğraf: Inquirer.net/Philippine Daily Inquirer (https://www.adelaidenow.com.au/news/special-features/in-depth/photos-reveal-chinas-artificial-island-victory/news-story/9cc2bc319d8a391939e3898018d8cce9)

Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) Kapsamında Yapay Adalar (Artificial Islands)

Bir kara kütlesinin bir ada olarak kategorize edilip edilmediğini ayırt etmek çok önemlidir çünkü sularla çevrili kaya, resif veya kara özelliğine sahip nesnelerin farklı hakları vardır. Kara kütlesini bir ada olarak sınıflandıracak olursak bu adanın doğal mı yapay mı olduğu hususu önem arz etmektedir. Sözleşmenin 121. maddesi adalara uygulanacak rejimi açıkça ifade etmektedir. “(1)Bir ada, sularla çevrili olan ve sular yükseldiğinde su üstünde kalan, doğal olarak meydana gelmiş bir kara parçasıdır. (2) 3. paragraf hükümleri saklı kalmak üzere, bir adanın karasularının, bitişik bölgesinin, münhasır ekonomik bölgesinin ve kıta sahanlığının sınırlandırılması, işbu Sözleşmenin diğer kara parçalarına uygulanabilir hükümlerine uygun olarak yapılır. (3) İnsanların oturmasına elverişli olmayan veya kendilerine özgü ekonomik bir yaşamı bulunmayan kayalıkların münhasır ekonomik bölgeleri veya kıta sahanlıkları olmayacaktır.”  

Sözleşmenin 121. maddesine göre yapay adaya, gelgitlerle su üstünde kalan doğal yollarla oluşmayan bir kara parçası diyebiliriz. Uyuşmazlık konusu adalar her ne kadar su üstünde kalsa da doğal yollarla oluşmadığından ayrıca insanların yaşaması için gerekli ortama ve ekonomik yaşama sahip olmadığından sözleşmeye göre ada statüsünde değildir. Hâl böyle olunca bu adaların münhasır ekonomik bölgeleri de kıta sahanlıkları da yoktur. Netice itibarıyla Çin devletinin inşa ettiği adaların yasal bir statüsü yoktur.

İncelenmesi gerekli olan bir diğer önemli konu ise münhasır ekonomik bölgenin içine inşa edilen yapay adaların durumu. Bu husus da Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 60. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre münhasır ekonomik bölgede, sahildar devleti sun’i adalar ve maddede öngörülen amaçlar veya diğer ekonomik amaçlarla tesis ve yapılar konularında münhasır hakka sahip olacaktır. Bölgede sahildar devletin haklarını kullanmasını engelleyebilecek tesis ve yapılar inşa etmek ve bunların inşasına, işletilmesine ve kullanılmasına izin vermek ve inşasını, işletilmesini ve kullanılmasını düzenlemek konularında da münhasır hakka sahip olacaktır. Sahildar devlet uygulanabilir uluslararası kuralları göz önünde bulundurarak, güvenlik bölgelerinin genişliğini tespit edecektir. Bu güvenlik bölgeleri, sun’i adaların, tesislerin veya yapıların niteliği ve işlevleri ile makul bir bağlantı içerisinde tespit edilecek ve bunların genişliği, genel kabul görmüş uluslararası kuralların izin verdiği veya yetkili uluslararası kuruluşun tavsiye ettiği sapmalar dışında, suni ada, tesis veya yapının dış kenarlarından itibaren ölçülmek üzere 500 metreden fazla olamayacaktır. Güvenlik bölgelerinin genişliği, gereken şekilde duyurulacaktır. Durum böyle olmasına rağmen ilgili maddenin son fıkrası sun’i i adalar, tesisler ve yapılar ada statüsüne sahip değildir. Kendilerine özgü karasuları yoktur ve varlıkları, karasularının, münhasır ekonomik bölgenin veya kıta sahanlığının sınırlandırılmasını etkilemez diyerek son noktayı koymuştur. Yani Çin Halk Cumhuriyeti bu yapay adalar ile Güney Çin Denizine kıyısı olan devletlerin kıta sahanlığını kısıtlayamaz. Bu adaları inşa edip kıta sahanlığının arttığını iddia edemez.

Sonuç Olarak

Ekonomik olarak Çin, Güney Çin Denizi’ndeki dünya ticaret deniz yoluna hakim olmak istemektedir. Çin “Bir Kuşak, Bir Yol” programı kapsamında hem Güneydoğu hem de Doğu Asya’daki askeri etkisini arttırarak Amerika Birleşik Devletleri ordusunu bölgeden uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. İnsan yapımı adalar ile uluslararası rotayı güvence altına almayı amaçladığı görülmektedir. Zaten adaların üzerinde ekonomik yapılanmadan daha çok askeri bir yapılanma mevcuttur. Sonuç olarak Çin hem ekonomik hem de askeri nedenlerle yapay adalar inşa etmektedir. Sözleşme kapsamında bu adaların kıta sahanlığı olmadığından Çin’in bu yapıların kıta sahanlığı olduğunu iddia ederek sahildar devletlerin kıta sahanlığını kısıtlamasının yasal dayanağı yoktur.


yazar:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir