Alacağı Rehinle Teminat Altına Alınan Kimsenin Genel Haciz Yolu ile Takip Yapıp Yapamayacağı, Bankaların Borçluyu Takip Etmeden veya Taşınmaz Rehinini Paraya Çevirmeden Kefili Takip Edip Edemeyeceği
I. Karar Künyesi ve Karara Konu Olayın Özeti
Yargıtay 12. HD., E. 2015/3911 K. 2015/5051 T. 9.3.2015 (kararın tamamı sayfanın altında)
Borçlular şikâyet yolu ile İcra Mahkemesine başvuruda bulunmuşlardır. Şikâyet konusu ise alacağın rehin yolu ile teminat altına alınmış olması, alacaklının İstanbul Anadolu 14. İcra Müdürlüğü’nde taşınır rehininin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatması aynı alacak için İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nde genel haciz yolu ile takip başlatılması bu yüzden 27.İcra Müdürlüğü’nde başlatılan takibin iptal edilmesi gerektiğidir. Mahkeme şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Söz konusu olayda alacaklı, aynı alacak için iki ayrı takip başlatmıştır.
II. Tartışılması Gereken Usûli Sorun
İcra ve İflas hukukunda alacağı rehinle teminat altına alınan kimsenin genel haciz yolu ile takip yapıp yapamayacağı. Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takibin kefillere uygulanıp uygulanamayacağı. Kefiller için başlatılan ayrı icra takipleri. Kefillerin ve asıl borçluların hukuki durumları.
III. İlgili Hukukî Dayanaklar ve Dikkate Alınması Gereken İlgili Kanun Hükümleri
İİK m. 45 – 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu – 818 Sayılı Borçlar Kanunu Mülga 487
IV. Kararın Değerlendirmesi
Rehin, maddi hukuk bakımından birtakım özellikleri olan aynî bir teminattır. Taşınmaz rehini TMK m. 850 vd.; taşınır rehini TMK m. 939 vd.; gemi rehini TTK m. 1012 vd.; ticari işletmelerde taşınır rehini 6750 sayılı TİTRK da düzenlenmiştir. Aynı zamanda İcra ve İflas hukukunda taşınır ve taşınmaz rehininin paraya çevrilmesi yolu ile takip olan, genel haciz yolu ile takipten farklı özel bir yol olarak ele alınmıştır ve düzenlenmiştir. Rehinli alacağın takip edilmesinin kendine özgü özellikleri mevcuttur.
Genel Özellikleri:
Rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takipte kural olarak önce rehine başvurma zorunluluğu vardır. Alacağını rehin ile teminat altına almış olan alacaklı eğer alacağını takip oluşturarak elde etmek isterse kural olarak önce rehinin paraya çevrilmesi yoluna başvurmalıdır. Yani doğrudan ilamlı, ilamsız veya iflas yolu ile takibe başvuramaz; aksi halde doğrudan başvurulursa icra müdürü alacaklının bu yöndeki talebini reddetmelidir. Rehine rağmen başvuru yapıldıysa süresiz şikâyet söz konusudur. Bu duruma İİK m. 45 açıklık getirmiştir.
İİK Madde 45 – Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yolu ile takip edebilir. Hükümden de anlaşıldığı üzere bu zorunluluk alacağın rehinle güvence altına alınan kısmı için, rehin dışında kalan alacak için ise icra ya da iflas takibi yapılabilir. Kural olarak rehine başvurulmalı demiştik şimdi ise bu kuralın istisnalarına bakmalıyız.
İstisnaları:
- 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan rehinle temin edilmiş alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir veya haciz yoluna başvurulabilir.
- Alacağı kambiyo senedine bağlı alacaklı, alacak rehinle temin edilmiş olsa dahi, rehinin paraya çevrilmesi yoluna başvurmadan, doğrudan kambiyo senetlerine özgü haciz veya iflas yoluna başvurabilir. (İİK 45, III M.167, I)
- İpotekle temin edilmiş olan faiz ve yıllık taksit alacakları için de rehin alacaklısı, rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan, haciz ya da iflas yoluyla takip yapabilir. (m.45, IV)
- Gemi üzerinde akdi veya kanuni rehin hakkı olan alacaklı, önce rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan iflas yolu ile takip (TTK m. 1378)
Takipte Kefilin Durumu:
Alacaklı, taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edemeyeceği gözüküyor olsa da durum bu şekilde değildir. Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan müteselsil kefillikte önce rehine başvurmanın istisnaları düzenlenmiştir (TBK m. 586-587). İlgili hükme göre:
MADDE 586- Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Somut olayda, asıl borçlu X A.Ş ile alacaklı banka arasında kredi ve teminat sözleşmesi imzalanmış, borçlu Y ise bu sözleşmeye müteselsil kefil olmuştur. Kural olarak kefaletin türünün belirtilmesi gerekli ise de Ticaret Hukukunda, ticari işlerde teselsül karinesi olarak geçen bir karine vardır bu karineye göre ticari işlerden doğan kefillik durumlarında aksi kararlaştırılmadıkça ve öngörülmedikçe yapılan kefillik müteselsil kefilliktir. T.T.K m. 7’de şöyle bir hüküm yer almaktadır: İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar.
İlgili hükümlerden ve açıklamalara bakılacak olursa somut olayımızda alacaklı banka alacağını almak için her iki borçluya da başvurabilir yani önce rehine başvurmayı düzenleyen İ.İ.K. m.45 asıl borçlu içindir. Kefil için rehine başvurmadan genel haciz yolu ile takip yapılabilir.
Banka nasıl olsa önce rehine gidecektir zaten rehin borcu karşılar, sonuçsuz kalınır ise kefile başvuracak diye düşünmemek gerekir çünkü alacaklı banka, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebilir şu şartlar gerçekleşir ise; borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması.
SONUÇ
Olayımızda müteselsil kefile yapılacak olan genel haciz yolu ile yapılan takip doğru olmakla birlikte aynı alacak için yapılmış olan biri genel haciz yolu ile takip olan diğerinin ise rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip olan iki farklı takipten (14. Ve 27. İcra Müdürlükleri), genel haciz yolu ile olanının iptali kararı yerinde bir karardır çünkü rehinli alacaklarda önce rehine başvuru zorunluluğu vardır bu yüzden rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmalıdır. Genel haciz yolu ile takip kural olarak yapılamaz, alacağın tamamı rehin ile karşılanmaz ise borcun kalan kısmı için genel haciz yolu ile takip yapılabilir.
V. Karar Metni Yargıtay 12. HD., E. 2015/3911 K. 2015/5051 T. 9.3.2015
T.C. Yargıtay Başkanlığı-12. Hukuk Dairesi Esas No.: 2015/3911 Karar No.: 2015/5051 Karar tarihi: 09.03.2015
Taşınmaz rehini • müteselsil kefalet • rehinin paraya çevrilmesi • müteselsilen kefil • taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip • kredi sözleşmesi
MAHKEMESİ: İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlular şikayet yoluyla icra mahkemesine yaptıkları başvuruda, alacağın rehinle teminat altına alındığı ve alacaklının İstanbul Anadolu 14. İcra Müdürlüğü’nün 2014/1914 Esas sayılı dosyası üzerinden taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığını belirterek ve diğer şikayet nedenlerini ileri sürerek, İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nün 2014/4850 E. sayılı dosyasında aynı alacak için başlatılan genel haciz yoluyla takibin iptalini talep ettiği, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 45/1. maddesinde “Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yol ile takip edebilir.” hükmü yer almaktadır.
İİK’nin 45.maddesi asıl borçlular ile ilgili olarak düzenlenmiş olup, alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin “rehini veren” hakkında doğrudan doğruya genel haciz yolu ile takibe geçmesini önlemekte ve rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile, alacaklının yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceğine ilişkin bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla İİK’nin 45.maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup, kefiller hakkında uygulanmaz. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun müteselsil kefalet başlıkla 586.maddesinde (eski Borçlar Kanunu’nun 487. maddesi) ise, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehinini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, alacaklı banka ile asıl borçlu …-Ticaret Bilişim Hizmetleri A.Ş. arasında genel kredi ve teminat sözleşmesi imzalanmış olduğu, borçlu … de kredi sözleşmesine müteselsil kefil olarak taraf olduğu, alacaklı bankanın bu kredi sözleşmesi ve ihtarnameye dayalı olarak asıl borçlu ve kefil aleyhine toplam 40.013,39 TL alacağının tahsili amacıyla
24.01.2014 tarihinde genel haciz yoluyla ilamsız takip başlattığı, yine alacaklı tarafından İstanbul Anadolu 14. İcra Müdürlüğü’nün 2014/1914 Esas sayılı takip dosyası üzerinden borçlu
…-Ticaret Bilişim Hizmetleri A.Ş. aleyhine 21.01.2014 tarihinde toplam 40.013,39TL alacağın tahsili amacıyla taşınır rehininin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı anlaşılmaktadır. Borçlar Kanunu’nun açıklanan hükmüne ve takip dayanağı kredi sözleşmesi içeriğinde kefaletin müteselsil olduğunun yazılmasına göre, kefil olan şikayetçi borçlu hakkında genel haciz yolu ile takip yapılabilir (HGK’nin 14.10.1972 tarih, 215/841 sayılı kararı – Prof. Dr. İcra ve İflas Hukuku C:3-S:2395).
Hukuk Genel Kurulunun 18.4.2001 tarih 2001/12-354 E 2001/367 K sayılı ilamında açıklandığı üzere alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının anlaşılması ve bunun belirgin olması durumunda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile haciz yolu ile takip yapılmasında usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu durumda asıl borçlu …-Ticaret Bilişim Hizmetleri A.Ş. aleyhine, öncelikle rehinle temin edildiği anlaşılan alacağın tahsili amacıyla rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerekirken, İ.İ.K.’nin 45. maddesinde yer alan düzenlemeye aykırı olarak genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatılması doğru değildir. Mahkemece asıl borçlu …-Ticaret Bilişim Hizmetleri A.Ş. hakkındaki İstanbul 27. İcra Müdürlüğü’nün 2014/4850 Esas sayılı genel haciz yoluyla ilamsız takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Borçluların temyiz itirazlarının asıl borçlu …-Ticaret Bilişim Hizmetleri A.Ş. yönünden kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
- HD., E. 2015/3911 K. 2015/5051 T. 9.3.2015
Bir yanıt yazın