Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini (C.M.K. m. 133)
Şirket yönetimi için kayyım tayini bir koruma tedbiridir. Bu koruma tedbirindeki amaç maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için şirket faaliyetlerinin içten denetlenmesi ve bunu yaparken de ticaretin sürebilmesi için şirketin faaliyetlerinin devam edilmesinin hedeflenmesidir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesinde düzenlenmiştir.

C.M.K. Madde 133 – (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.
(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.
(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.
Şirket Yönetimi İçin Kayyım Atama Kararını Kim Verir?
Şirket yönetimi için kayyım atama kararını soruşturma ve kovuşturma sürecinde hakim veya mahkeme verir. Savcı veya adli kolluk bu kararı veremez. C.M.K. Madde 133 – (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir.
Soruşturma evresinde şirket yönetimi için kayyım tayini kararını 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun m.10/1 uyarınca Sulh Ceza Hakimi verir. Sulh Ceza Hakimliğinin kayyım tayini kararına itiraz etmek mümkündür (C.M.K. m. 267)
Kovuşturma evresinde şirket yönetimi için kayyım tayini kararını yargılamayı yapan mahkeme verir. Mahkemenin kayyım tayini kararına itiraz edilemez. Atanan kayyımın işlemlerine karşı görevli mahkemeye itiraz edilebilir. Mahkemenin kayyım tayini kararı hükümle birlikte temyiz edilebilir.
Hangi Suçların İşlenmesi Durumunda Şirket Yönetimi İçin Kayyım Atanır?
Tüm suçlar bakımından bu koruma tedbirine başvurulması mümkün değildir çünkü suç kataloğu mevcuttur. (133/4)
(4) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.
a) Türk Ceza Kanununda yer alan,
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
2. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
3. Parada sahtecilik (madde 197),
4. Fuhuş (madde 227),
5. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228),
6. Zimmet (madde 247),
7. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
8. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
9. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),
Suçları,
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,
c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini Kararının Verilebilmesi İçin Gereken Şartlar
1- İşlenmekte Olan Suçun Katalog Suçlardan Olması Gerekir
Hangi suçlar için kayyım tayin edileceği yukarıda ifade edilmiştir. (C.M.K. m. 133/4). Bu suçların dışındaki suçlar için bu tedbir uygulanmayacaktır.
2- Suçun İşlenmekte Olduğu Hususunda Kuvvetli Şüphe Bulunması Gerekir
“Eldeki delillerin değerlendirmesi ile sanığın mahkûm olma ihtimali kuvvetle muhtemel ise bu durumda kuvvetli şüphe olgusunun o olayda varlığından söz edilecektir.” demek sureti ile kuvvetli şüpheden bahsetmiştir. Kuvvetli şüpheyi, koruma tedbirleri için ön şart olarak arandığını CMK’dan görmekteyiz. (Nur Centel, Hamide Zafer, s.84) Eldeki delillerin değerlendirmesi ile sanığın mahkûm olma ihtimali kuvvetle muhtemel ise, bu durumda kuvvetli şüphe olgusunun o olayda varlığından söz edilecektir. (Bahri Öztürk, Mustafa Ruhan Erdem, s.468; Nur Centel, Hamide Zafer, s.84; Haluk Çolak, Mustafa Taşkın, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2007. – 2.Bası, 113) Konuyu bir örnekle açıklamaya çalışırsak; (x) isimli kişinin konutuna hırsız girdiğini, evden bir takım eşyaları çaldığını, ev sahibi (x)’in bunu eve girince anladığını ve 155 polis ihbar hattını arayarak şikâyetçi olduğunu varsayalım. Polise yapılan ihbarla, suç işlendiğine ilişkin başlangıç şüphesi olup, soruşturma başlamış olacağından polis derhal nöbetçi Cumhuriyet savcısından konu ile ilgili sonradan yazıya dökülmek üzere (muhtemelen telefon aracılığı ile) sözlü talimat alacaktır. Cumhuriyet savcısının olay yerinde olay yeri inceleme ekibi tarafından çalışma yapılması talimatını verdiğini düşünelim. Yapılan çalışmada, evden elde edilen parmak izleri ile karşılaştırmaya esas olmak üzere ev sakinlerinden ve evde parmak izinin kalması doğal olan kişilerden parmak izi alındığını, yapılan karşılaştırmada olay yerinden elde edilen parmak izinin, örnek parmak izi sahiplerine ait olmadığı, veri tabanında (y) isimli kişi ile eşleştiğini düşünelim. Parmak izinin (y) ile eşleşmesi durumunda (y) bakımından, “makul şüphe” den bahsedilecektir. Öncelikle müşteki (x)’in ek ifadesi alınarak (y)’yi tanıyıp tanımadığı sorulacaktır. (x), ifadesinde (y)’yi tanımadığını beyan ederse (y) hakkındaki şüphe bu defa “yeterli şüphe” konumunu alacaktır. (y), yakalanıp ifadesi alınacak, ifadesinde halı yıkama fabrikasında çalıştığını, (x)’in evine olay tarihinden yaklaşık bir hafta önce halı teslimi için geldiğini, o nedenle olay yerinde parmak izinin çıkmasının doğal olduğunu savunursa, şüphenin seviyesi yeterli şüpheden makul şüpheye düşecektir. (x)’e (y)’nin ifadesi sorulacak (y)’nin anlattığını doğrularsa ve makul şüphe nedeni ile yapılan aramada (y)’den hırsızlığa konu eşyalar elde edilemezse (y) hakkında sadece makul şüphe olduğu için iddianame tanzimine gidilemeyecektir. Fakat savunmasında olay yerinde parmak izi çıkmasını, hayatın olağan akışı çerçevesinde açıklayamazsa ya da (x), (y)’nin ifadesini doğrulamazsa bununla şüphe yeterli şüpheden kuvvetli şüphe seviyesine çıkabilecektir. Bu defa (y) hakkında iddianame tanzim edilebilecek, kanunda kuvvetli şüphe arayan güvenlik tedbirleri de uygulanabilecektir. (…, ss.11-14) (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017/4819 E., 2017/15005 K.)
3- Maddi Gerçeğin Ortaya Çıkarılması İçin Gerekli Olması Gerekir
4- Suçun Zincirleme veya Kesintisiz Suç Şeklinde İşlenmesi Gerekir
Tamamlanmış suçlarda şirket yönetimine kayyım tayini mümkün değildir çünkü tamamlanmış suçlarda elkoyma kurumu düzenlenmiştir. Şirkettin ortaklık paylarına, malvarlığına elkonulması düzenlenmiştir. Netice itibarıyla soruşturmaya ya da kovuşturmaya konu suç zincirleme veya kesintisiz suç şeklinde işlenmelidir.
5- Suçun Bir Şirketin Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmekte Olması Gerekir
Şirket görünümünde ya da şirketi paravan olarak kullanarak suçun işlenmesi olarak ifade edilebilir.
Özetle
Bu suç kataloğundaki suçlara ilişkin soruşturma ya da kovuşturma yapılıyor olması gerekiyor ve şirket faaliyeti çerçevesinde bu suçlardan birisinin işlenmesi şüphesinin var olması gerekiyor. Örneğin şirket yönetim kurulundan biri suç işledi ve katalog suçlarda yazan suçlardan biri bu durumda kuvvetli suç şüphesi sebebi varsa bu koruma tedbiri uygulanabilir.
Şirket Yönetimi İçin Atanacak Kayyımın Görev Süresi
Kayyımın görev süresi Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Bu bir kanun açığı değildir. Şirket yönetimi için kayyım tayini bir koruma tedbiridir. Koruma tedbirlerinin geçici olma özelliği vardır. Bu özellik nedeniyle kayyımın görevi, kayyım atanması ile beklenen faydanın gerçekleştiği veya gerçekleşmeyeceği durumuna göre değişecektir. Faydanın gerçekleştiği veya gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı an bu koruma tedbirine son verilecektir.
Şirket Yönetimi İçin Kayyım Atama Tazminat Davası
C.M.K. m. 133/(5)-Bu madde uyarınca atanan kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davaları, 142 ila 144 üncü maddeler uyarınca Devlet aleyhine açılır. Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kayyımlara bir yıl içinde rücu eder.
Şirket yönetimine kayyım tayini kararını hakim ya da mahkeme verebilir. O halde savcı veya adli kolluk bu kararı alamaz. C.M.K m.133’e göre atanan kayyımların görevleriyle ilgili, iş ya da işlemlerinden dolayı tazminat davası açılması söz konusu olabilir. Bu noktada 142. ve 144. maddeler uyarınca devlet aleyhine dava açılır. (Kayyıma doğrudan dava açılmaz.) Devlet kayyımın sebep olduğu zararlardan dolayı ödemek zorunda kaldığı tazminatı, görevi kötüye kullanan kayyıma rücu edebilir. 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen bir hüküm vardır. T.T.K. m. 401 ile ilgilidir bu hüküm.
Terör Örgütlerine Aidiyet, İltisak veya İrtibat Nedeniyle Şirket Yönetimine Kayyım Atama
“Terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde, kayyımın ilk defa atandığı mali yıl ve öncesinde yapılan iş ve işlemler ile ilgili olarak birinci fıkranın ilk cümlesi (birinci fıkranın ilk cümlesi : Şirketin yönetim kurulu, finansal tabloları ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu düzenlettirip onaylayarak, gecikmeksizin, denetçiye verir.) kapsamında onay yükümlülüğü yoktur.
T.T.K. m. 403 ile ilgili de önemli bir hüküm mevcuttur.
Terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 5271 sayılı Kanunun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde beşinci fıkra (Beşinci fıkra: Olumsuz görüş yazılan hâllerde yönetim kurulu, görüş yazısının kendisine teslimi tarihinden itibaren dört iş günü içinde, genel kurulu toplantıya çağırır ve genel kurul yeni bir yönetim kurulu seçer. Esas sözleşmede aksi öngörülmemişse, eski yönetim kurulu üyeleri yeniden seçilebilir. Yeni yönetim kurulu altı ay içinde, kanuna, esas sözleşmeye ve standartlara uygun finansal tablolar hazırlatır ve bunları denetleme raporu ile birlikte genel kurula sunar. Sınırlı olumlu görüş verilen hâllerde genel kurul, gerekli önlemleri ve düzeltmeleri de karara bağlar.) hükümleri kayyımın görevi devam ettiği müddetçe uygulanmaz.
Bir yanıt yazın