Devletten Tazminat İstemi Ceza Muhakemesi Hukuku

Ceza Muhakemesinde Devletten Tazminat İstemi

Anayasa’nın 19. maddesinde yakalama ve tutuklama şartları düzenlenmiş ve hangi şartlar altında kişilerin hürriyetinin kısıtlanacağı belirtilmiştir. Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen yakalama veya tutuklama halleri dışında kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı hüküm altına alınmıştır. İlgili maddenin sonunda ise bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zararın, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödeneceği ifade edilmiştir. Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi ilk olarak 1961 Anayasası’nda düzenlenmiştir. 5271 sayılı Kanun’un yedinci bölümünde, koruma tedbirleri nedeniyle devletten tazminat istemi hükümleri düzenlenmiştir. Bu kanundan önce yürürlükte 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun bulunmaktaydı. Bu yüzden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tazminat hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır. Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

Kimler Devletten Tazminat İsteyebilir Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler devletten tazminat isteyebilir

Tazminata ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur. (C.M.K. m. 142)

Kimler Devletten Tazminat İsteyebilir?

C.M.K.’nin 141. maddesinde kimlerin devletten tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Buna göre davacının tutuklandığı tarih itibarıyla;

Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

Yukarıda yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle de devlete tazminat davası açılabilir.

Devletten Tazminat Ne Zaman İstenebilir?

C.M.K.’nin 142. maddesinde tazminatın ne zaman istenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu süresinde istenmeyen tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir.

Davacı hakkındaki beraat hükmünün temyiz edilmemiş olmasına rağmen dosyanın Yargıtay’dan dönüşünü müteakip düzenlenen kesinleşme şerhinde kesinleşme tarihinin hatalı olarak 16.04.2012 tarihli olarak yazıldığı anlaşılmakla, davacı hakkındaki beraat hükmünün 30.04.2011 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ve hükmün kesinleştiğinin davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle tazminat davasının CMK’nın 142. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde açılmasının gerekmesine rağmen Kanunda öngörülen bir yıllık süreden sonra 15.04.2013 tarihinde açılmış olması karşısında, Yerel Mahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/466 E., 2019/231 K.)

Devletten Tazminat İstemek İçin Nereye Dava Açılacak?

C.M.K. m. 142/2’de tazminat isteminin nerede karara bağlanacağı düzenlenmiştir. Buna göre istem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.  Yani zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde dava açılabilir. Eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkiliyse başka bir ağır ceza dairesinde dava açılır. Eğer başka bir ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde dava açılır.

Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

Kimler Devletten Tazminat İsteyemez?

C.M.K.’nin 144. maddesinde kimlerin tazminat isteyemeyeceği düzenlenmiştir. Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:

a) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.

b) Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

c) Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.

d) Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.

Soruşturma aşamasında suçunu kabul edip Cumhuriyet savcısını ve sulh ceza hakimini yanıltıp tutuklanmasına neden olan kişi kovuşturma aşamasında bu beyanlarından dönerek suçlamayı kabul etmemiş ve yargılama sonucunda beraat etmiştir. Daha sonra beraat ettiği gerekçesiyle tutuklu kaldığı süreler için tazminat talep etmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu kişinin tazminat isteminin adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olması gerekçesiyle reddedilmesinde isabetsizlik olmadığına karar vermiştir.

Hırsızlık suçu şüphelisi olarak hakkında soruşturma yapılan davacının kollukta savcılıkta ve tutuklanması talebiyle sevk edildiği mahkemede açıkça soruşturmaya konu hırsızlığı arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiğini beyan ettikten sonra kovuşturma aşamasında bu beyanlarından dönüp suçlamayı kabul etmediği, yapılan yargılama sonucunda da yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği somut olayda, davacının soruşturma aşamasındaki beyanlarında açıkça suça katıldığını kabul ederek kolluk görevlilerini, Cumhuriyet savcısını ve sulh ceza hakimini yanıltıp tutuklanmasına neden olduğu anlaşıldığından davacının tazminat talebinin CMK’nın 144/1-e maddesi uyarınca reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (CGK, 12.05.2015 tarihli ve 531-157 sayılı)

Tazminatın Geri Alınması

Tazminatın geri alınması C.M.K.’nin 144. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Ayrıca iftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder. Bu kararlara itiraz etmek mümkündür.

Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenir?

Maddi tazminat ile davacının malvarlığında meydana gelen somut bir azalma ya da kazanç kaybı, ödediği avukatlık ücreti gibi masrafların karşılanması amaçlanırken, manevi tazminat kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacına yöneliktir. Bu aşamada uyuşmazlık konusuyla ilgisi nedeniyle manevi tazminatın belirlenme yöntemi üzerinde de durulması gerekmektedir. Manevi zararın tümüyle giderilmesi imkânsız ise de belirlenecek manevi tazminat kişinin acı ve ıstıraplarının dindirilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olacaktır. Bu nedenle manevi tazminata hükmedilirken kişinin ceza infaz kurumunda kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklamanın şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 24.01.2019 tarihli ve 769-48 sayılı kararı)

İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir. (C.M.K. m. 142)

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hukuka aykırı bir şekilde sebzelere el konularak soğuk hava deposuna bırakılması sonucu sebzelerin bozulmasına sebebiyet verilmesi olayında şirkete tazminat verilmesine karar verdi

Davacı şirketin, Türkiye’den Almanya’ya ihraç etmek istediği çeşitli cins ve miktardaki sebzelerin olay tarihinde K. Tır Gümrük Sahasına getirildiği, gümrük tescil işlemlerini müteakip risk kriterleri çerçevesinde yapılan tarama neticesinde eşyanın bulunduğu tırın aranmasına karar verildiği, yapılan sayımda; tır karnesi ekindeki davacı şirket tarafından düzenlenen fatura içeriği sebzelerden bir kısım kalemlerin %10’dan fazla, bir kısım kalemlerin ise %10’dan eksik olduğu, ayrıca tır karnesi ve faturada beyan edilmeyen 26 kilogram Şili biberinin bulunduğunun tespit edildiği ve söz konusu eşyaya ve eşyanın bulunduğu tıra el konulduğu ve bu eşyanın Ö. Soğuk Hava Depo İşletmeciliği Gıda Tarım Nakliyecilik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketinin deposuna konularak depo yetkilisine yediemin olarak teslim edildiği olayda, Suç oluşturmayan ve hatalı yükleme olarak kabulü gereken fiilin, Gümrük Kanunu’nun 241/3-j maddesi uyarınca sadece usulsüzlük cezasını gerektirmesi ve anılan Kanunda açık hüküm bulunmaması nedeniyle bu fiilden dolayı mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımının uygulanmasının mümkün olmaması, diğer taraftan davacı şirket yetkilisi, ihraca konu yükün hatalı yüklenmesinden dolayı kusurlu hareketiyle el koyma işlemine yol açmış olsa bile, gümrük idaresince gerekli sayım, tartım ve tespiti yapılmış olan el koyma işlemine konu yaş sebzenin niteliğine göre bozulma tehlikesi göz önüne alınıp el koyma tarihinde yürürlükte olan 5607 sayılı Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca 3 gün içinde tasfiye kararı verilmesi ve akabinde tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesinden sonra satış bedelinin emanet hesabına alınmış olması hâlinde, kovuşturma sonunda ortaya çıkan sonuç itibarıyla tasfiye edilen eşyanın satış bedelinin, satış tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için yasal faizi ile birlikte davacı şirkete ödenmesi ve zarara sebebiyet verilmemesi mümkün iken, Kanun’da öngörülen şekilde tasfiye işlemlerinin yerine getirilmeyip ihraca konu yaş sebzelerin soğuk hava deposuna bırakılması sonucu bozulmasına ve davacı şirketin zarara uğramasına neden olunması karşısında; davacı şirketin el koyma sonucu meydana gelen maddi zararını Devletten talep etme hakkının bulunduğu ve Yerel Mahkemece tazminat hukukunun genel prensiplerine göre saptanacak maddi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/771 E., 2019/469 K.)


yazar:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir